20 Aralık 2017 Çarşamba

Mirasımız CumalıKızık

UNESCOya mirasımız Cumalıkızık








 İstanbul'a  yakın yerler arayışlarımız devam ederken hani hep adını duyduğunuz yakın nasıl olsa bir gün giderim dediğiniz yer Cumalıkızık .Biz Cumalıkızık ve Saitabat'ı birlikte görmek istedik.Bence aynı destinasyonda birlikte görülmesi keyifli bir yer Cumalıkızık .Kahvaltı için tercih edilen  bir köy ama bizce Köy kahvaltısı  beklentisi için sizi hüsrana uğratabilir o yüzden Köy kahvaltısı için Saitabat ardından yakın mesafede olan Cumalıkızık ziyaret edilmelidir. İstanbul'dan arabanızla gidecekseniz Anadolu yakasına 140 km Bursa merkeze ise sadece 10 Km  Ankaraya yolunu takip ederek Cumalıkızık tabelasını talip etmeniz yeterli .Arabanız yoksa Bursa merkeze ulaştıktan sonra Nilüfer belediyesinin minibüslerinden Cumalıkızık minibüslerine binmeniz yeterli yada metro ile Kent Meydanına oradan da  ya da Cumalıkızık dolmuşlara bineceksiniz. Bu dolmuşlar Cumalıkızık’a kadar götürüyor.

Oğuzların 24 boyundan biri olan  Bozoklar (sağ )kolundan Oğuz Kağan'ın oğlu Yıldız Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir. Kızık “ciddi ve kuvvetli” anlamına geliyormuş  . Kızık köyleri İç Anadolu'dan Bursaya gelen İpek yolu kenarında sıralanmıştır. Uludağ'ın eteğinde 5 adet kızık köyü vardır.  Cumalıkızık, Değirmenlikızık, Derekızık, Hamamlıkızık,Fidyekızık. 




Cumalıkızık Bursanın Nilüfer ilçesine bağlı bir köy (yeni hali ile mahalle)o zmanki adıyla Keşiş dağı olan Uludağ'ın eteklerinde ki beş kızık köyünden biri .Uludağ'ın dik etekler ile vadilerin arasında kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı ''kızık'' adı verilmiştir ama diğer taraftan da kızık adının  Oğuz Kaan destanına göre bir anlamı daha vardır.Cumalıkızık, bir Osmanlı Vakıf Köyüdür. Anadolunun Türkleşmesinde önemli bir boydur. Köyün kuruluşu 13 yüzyıl  Orhan Gazi dönemine denk gelir.Osmanlı dönemine ait sivil mimarinin  dokusu günümüze kadar gelebilmeyi başarmıştır. 700 yıllık bir geçmişi vardır .2000 yılında UNESCO geçici Dünya mirasındayken 2014 Yılında UNESCO Dünya mirası listesine alınmıştır .270 kadar ev bulunmaktadır ama şuan sadece 180 tanesi restarasyon ile kullanmaya elverişli hale getirilmiştir. 






Cumalıkızık evlerinin yapımında taş , ağaç ve kerpiç  kullanılır. Sokak ile evler arasında yüksek yüksek duvarlar vardır. Evler'in bazıları 2 ayrı tip evin birleşiminden oluşur.

Buna yaşam evi de demektedirler. Adeta dış dünyaya   kapanan, zemini kayrak taşıyla kaplı olan bir dış avlu da bulunur. İki kanatlı ahşap kapılar vardır.. Avluya ve evlere  girilen kapılar üzerinde kulplar ve dev tokmaklar bulunur .Avluya açılan alalarda ise fırın , kiler,ahır,kümesler ve tuvalet bulunur .Ünlü "Cumalıkızık evleri" iki- üç katlıdır. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalıdır. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılır. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalıdır. Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunur. Evler ağırlıklı olarak mavi ve tonlarında yer yer beyaz ve sarı renkler ile boyalıydı. Sokaklar çok dar hatta dünyanın en küçük sokaklarından biri olan ve genişliği sadece 60 cm olan Cin darlığı sokağı da bu köydedir .Yerler taş döşemedir. Köyde kaldırım yok .Bu taşlar öyle dizayn edilmiş ki bir eğim sayesinde uludağ'ın eriyen karları yavaşça süzülüp köyün üst tarafından merkeze doğru yavaş yavaş süzülürler.

                           


  





Gezilecek Yerler :

Köyün camisi, caminin yanındaki Zekiye Hatun Çeşmesi ve tek kubbeli hamamı Osmanlı devrinden kalmadır.mutlaka gezilmesi gereken yerlerden biri yapmaktadır.
Köyün meydanında geçmişten kalma  eşyaların sergilendiği  Cumalıkızık Etnografya Müzesi vardır. Köyde, Haziran ayında ise "Ahududu Şenliği" yapılmaktadır.




Ne Yenir - İçilir ? Elde açılmış köy peynirli ,açılmış Köyde gözleme yapan cafe evler  ,Salçalı köy ekmekleri tadabileceğiniz ,tarihi dokuda Kahvaltı edebilceğiniz avlular , 40 yıldır macun satan macuncu ,tadıp beğendiğiniz lezzetleri alabileceğiniz köy tezgahları ,Mis Gibi Türk kahvesi içebilceğiniz köy kahvehanesi .Dağ'dan gelen yeni toplanmış çilekler vsvsvsvs


Hediyelik :Yöresel oyalı yemeniler,el yapımı çoraplar ,patikler ,tahtadan anı eşyaları ile bir çok alternatif bulabilirsiniz .


Cumalıkızık da Rengarenk evleri, sıcacık sofralarına davet eden köy halkı   ile mutlaka gidilmesi gereken yerlerlerden biri .

Ebru Kaya Caymaz

19 Aralık 2017 Salı

Saitabatlı Köy annelerin elinden Kahvaltı


      Saitabatlı Köy annelerin elinden Kahvaltı
                    Son günlerde nefes almak için İstanbul'a yakın yerleri araştırır olduk .Yeni yapılan Osman Gazi köprüsü sayesinde İstanbul -Bursa arası inanılmaz yakınlaştığı için   hafta sonu alternatiflerinde Bursa başı çekiyor .Bu sefer rotamızı Saitabat  Köyüne çeviriyoruz. Ankara yolu üzerinden Bursa'dan İnegöl istikametine doğru  giderken Kestel'e doğru yola çıkıyoruz .kestel 'in içine  girip, Bursa çimento fabrikasını geçmeniz gerekiyor ,oradan dderekızık köyüne gidersiniz. Derekızık başlı başına bir yazı konusu olduğu için şimdilik pas geçiyoruz .Buradan itibaren doğal güzellik başlıyor hemen sol tarafınızda dere kalıyor .Dere boyunca da restaurantlar görebilirsiniz. Bence yazın sıcağında şehirler içinde kavrulurken bu yemyeşil yerlerde yeşil ve dinginliğin tadını çıkarın .Yazın derenin içinde masalar kuruluyormuş .Yaz mevsiminin bunaltıcı sıcağında  ayaklarınız derenin serin suyun içinde etrafınızda dostlarınızla mis gibi balık ve etlerin tadını çıkarın .Anılar biriktirin sevdiklerinizle .İstanbul'un trafiği , park sorunu ,üstüne üstüne gelen insan yığını içinde bu kısa nefesler ilaç gibi geliyor insana.Mevsim Kış yaz'a çok var diyor ve soğuk , kar , buz diye bahaneleri sıralıyorsanız size hemen İsveç sözünü hatırlatmak istiyorum ."Kötü hava yoktur , Yanlış kıyafet seçimi vardır " Giyinin sıkıca  hafta sonu arabanıza atlayın :) buna değecek. Saitabat'a gitmek istemem sadece doğal güzellikleri sebebiyle değildi.


  
Not:Bu fotoğraf saitabat köyü dayanışma derneği sayfasından alınmıştır

Burası "Türkiye'nin İlk Köy Kadınları Derneğinin Kurulduğu yer". Saiabat Köyü Kadınları dayanışma derneği 2002 yılının nisan ayında kurulmuş .Kurulma amacı ise çoğu ilkokul mezunu olan, evinde çocuk bakmakla yetinmek istemeyen, evlerinin bütçesine katıkıda bulunmak isteyen kadınların bir araya gelip hem iş hem de sosyal yaşam içinde var olmak istemeleri üzerine kurulmuş




          Not:Bu fotoğraf saitabat köyü dayanışma derneği sayfasından alınmıştır


             Yola 9 kişi başlamışlar zamanla bütün köy kadınları bu harekete dahil olmuş. 
Kadınlar sadece ekonomik özgürlükleri için hedeflememişler bu dayanışma derneğini . Kentten Köylere doğru hızlıca yayılan bireysellik dalgasına kapılmak yerine imece ve dayanışma ruhunu tekrar canlandırmak istemişler. Hep beraber çalışıp aile bütçelerine katkıda bulunmakla yetinmemişler bunun yanın da yardıma muhtaç insanlara yardım edip ,kendi kabuklarından çıkıp bir çok başarıya imza atmaya başlamışlar .Öyle ki başarıları Bursa yada Türkiye de sınırlı kalmamış Hollanda Sosyal işler ve İstihdam Bakanlığı tarafınan örnek dernek olarak da seçilmişler.Avrupa da bile  benzer bir örnekleri olmadıklarını bu alanda tek olduklarını "yavaş yavaş" diye tanımladıkları belgeleriyle tanımlamışlar .Saitabatlı Köy Derneği kadınları Geleneksel Hıdırellez şenlikleri ,Dünya Kadınlar gününü, Reçel ve Salça şölenleri ,Huzur evi gezileri gibi bir çok etkinlik düzenleyip ev sahipliği yapıyorlar. 




  Derneklerine ait bir web sayfaları var.
http://www.saitabatkkdd.org/ Bu sayfa üzerinden dernek tanıtım faaliyetlerini yaptıkları gibi  Birlikte imece usulü kendi yaptıkları tamamen doğal , lezzetli reçel çeşitleri,tarhana,salça,mantı, zeytin ,silor gibi tamamen kendi ürettikleri ürünlerini satıyorlar.
Siz gidemezseniz ürünler size geliyor.






Saitabat Köyü içinde kadınların kendi    işlettikleri bir Köy evi konseptinde bir restaurant bulunuyor. Kahvaltılarıyla meşhur bir yer. "Sultan Annelerden köy kahvaltısı "hepsi bir örnek eşarp etek ve bluz giyinen kadınlar mutfak da hummalı bir çalışma içindeler.Aynı evlerine misafir eder gibi ayakkabıları dışarıda bırakıp sundukları terliklerle içeri giriyorsunuz. Sizlere gösterdikleri köşelerde sakız gibi bembeyaz kaneviçe işli sedirlerde kahvaltınızı bekliyorsunuz.Adettir ya eski anadolu da Soğuk kış gününe Sıcak mis gibi Tarhana ile başlamak .Kahvaltı atlığı sıcacık çorbanız geliyor .Bizim bayramlarda yaptığımız halis köy Lokumu yani nam-ı diğer cevizli ekmeği ... Sonrasında ise muazzam köy kahvaltısı aynı anneanneniz hazırlarmış gibi . Siz çocukluğunuza doğru yol alırken  ılık ılık yudumluyorsunuz çayınızı .Gözlemeler , Üzeri kaşar peynirli silör , kuymak derken lezzet şöleni gibi sıralanıyor herşey bir biri ardına .Şimdiden söyliyeyim gitmeden mutlaka rezervasyon yaptırın. Gruplar tarafından çok tercih edilen bir mekan .











Kahvaltı sonrası kendinize benim yerime de bir Türk kahvesi söyleyin . Köy evinin hemen yakınında bulunan  küçük şelalaye doğru yürüyüşe çıkın .Çocukların için pony atalar binecek yerler var.Sağlı sollu bal kovanları ve satış yapan insanlar .Çok dingin ve insanı mutlu eden bir yer .Mutlaka bir kez olsun görülmesi gereken bir yer.

































7 Aralık 2017 Perşembe

Fatih 'in Çeşm-i cihan'ı Amasra

Amasra güzelliğiyle beni mutluluktan uçurdu !




Büyük şehrin kalabalığından bunalıp hafta sonu küçük bir sahil kasabasında gözünüzü açmak istiyorsanız bu kesinlikle Amasra olabilir . İstanbul'a 436  , Ankara'ya 299 ,Bartın'a 17 km. Hafta sonu Amasrada genelde istanbul ve Ankaradan gelen misafirler  oluyor .İstabul'dan gelecekler İstanbul İzmit , Bolu  ,Yeniçağ ,Devrek ,Çaycuma yolunu tercih edebilir. Ankara'dan gelecekler ise  Gerede ,Mengen ,Devrek , Çaycuma yolunu kullanabilir.


        1460 'a kadar ceneviz himayesinde olan beldeye Osmanlı Sultanı  Fatih Sultan Mehmet fethetmek için gittiğinde; hocası Akşemseddin ile bakacak mevkiinde duraklayıp bu güzel beldeye tepeden bakmıştır ve  "Lala ,lala   Çeşm-i Cihan(dünyanın göz bebeği)  bu mu ola?'" diye hayranlığını dile getirir .Şehrin güzelliğinden oldukça etkilenen Fatih Sultan Mehmet  "bu kadar güzel bir yere zarar vererek almak istemem, kalenin anahtarını bana getirin" mesajını da kale komutanına göndererek şehri kolayca almıştır.


        Bartın iline bağlı olan Amasra biraz  Balkan ülkelerindeymişsiniz gibi hissettiriyor insana kendini.Amasra’nın ayrıca iki tane adası da bulunmakta. Büyük olanı Büyükada, diğeri ise Tavşan Adası olarak adlandırılıyor.
        Fetih sonrası şehirdeki iki kilise camiye çevrilir, bunlardan biri  Fatih Camidir .Adayı karaya bağlayan köprüsü, , arkeoloji müzesi ,Ceneviz ve Roma esintilerini hala hissettiren kalesi, Ağlayan ağaç seyir tepesi  ,Ahşap işçiliğinin ürünlerini bulabilceğiniz Çekiciler çarşısı ,hırçın karadeniz ' in nazlı kızı gibi dalgalanan denizi , tekneyle gezebileceğiniz henüz keşfedilmemiş Değirmenağzı ve Felengit limanları ,kendilerine has pişirme tekniği kullanan ve insana "ben böyle balık  yemedim" dedirten balıkçıları ,Kadınlar pazarıyla  hem ruhunu ,hem damağını şenlendirmek isteyenlere   kollarını açıyor.

Amasrada Konaklama: 
Konaklama  için 4 mevsim hizmet veren bir kaç otel var bunlardan biri  beldenin kalbinde olan  yaz -kış hizmet veren  Timur otel .Otel yürüyerek bütün Amasrayı gezebileceğiniz bir noktada diğer oteller ise sırasıyla Diamond o ,Büyük Liman  ,Denizer o ,northdoor otel. Yazın ise sezon başladığı için  otel ,motel ,pansiyon sayısı artıyor belde halkı da  yaz sezonunda  ,yaşadıkları  evin odasını kiralayarak beldenin turizmine katkıda bulunuyorlar. 

 Amasrada ne nerede yenir ? 
 Sahil beldesi Amasrada çok şirin bir limanı var ve heryerde irili ufaklı  balıkçı tekneleri var .Dolayıyla insanın aklına ilk başta balık yemek geliyor .Tüm balıkçılarda, günlük hatta saatlik  taze balıklar var .Karadeniz kıyısında olunca da insanın aklına ilk Hamsi geliyor ,ama bence Mezgit bambaşka mevsimine göre iskorpit,barbun ,tekir kalkan akla gelen ilk balıklar ...  Balığın tazeliğine o kadar güveniyorlar ki ardından gelen tatlı bunu kanıtlıyor :) Onu Tatlı bölümünde anlatacağım . Balığın o kadar lezzetli olmasına neden olan 2 unsur var .Birincisi asla donmuş yada dolap da beklemiş balık kullanmıyorlar her daim taze günlük balıklar servis ediliyor  ..İkincisi ise pişirilme şekli ; Yağı değişen ve her defasında  ayrı tava kullanılarak yanmayan yağ ile mis gibi kızarmış balık servis ediyorlar.
 



Balık ve ET :

Kesinlikle Mustafa Amca’nın Yeri Canlı Balık da yenilmeli.  Küçük Limanın içinde  yer alıyor ve  Amasra’nın en meşhur balık restoranı. İşinizi riske atmayın güneşin denize doğru batışını izlemek istiyorsanız  hafta sonu rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.




Amasra’da balık  yemek istemiyorsanız o zman kesinlikle size "NaDD Et"i kesinlikle öneriyorum . Adını osmanlıca azık ,rızık kelimesinden alan "Nadd "Steak house "İstanbulda ki bir çok hamburgerciye kafa tutabilecek lezzet performansları ile sizi şaşkına çevirebiliyor . Et ve Hamburgerde inanılmaz başarılılar.Amasra da mutlaka bir öğününüzü buraya ayırmalısınız.




Amasrada Et yada Balık yemek istemiyorsanız Bartın 'ın yöresel yemeklerini yapan yerler de var. Tereyağlı su böreği ve yöreye özgü et suyunda pişen pirinçli mantı denenebilir.Lütfiye adlı Cafede atıştırmalıklar tadılabilir.

SALATA:


Amasra salatası : Amasraya  ait olan yöresel lezzetlerden biridir. Bence bu salata hem göze hem de damağa hitap etmektedir. Kış döneminde bu salatayı hazırlarken içine 27 farklı sebze türü konulmaktadır. Hem sağlıklı, hem besleyici, hem de zengin içerikli olan salatanın ünü ülkemizin dışına kadar taşmıştır. bu lezzetli salatayı Amasra'da yemelisiniz sanki hemen dalından kopartılmış ve sofranıza gelmiş gibi tazelikte. Amasraya imkanı bulamayanlar için salatanın orijinal tarifini sizlerle paylaşmak istedik. 
Bu salatayı da Canlı Balık Mustafa amcanın yerinde  yada Nadd Et de yemenizi tavsiye ederiz.



Amasra salatası için gerekli malzemeler

  • 1 adet orta boy domates
  • 1 adet orya boy salatalık
  • 1 adet küçük boy beyaz kuru soğan
  • 1 adet çarliston yeşil biber
  • 1 adet kök yeşil marul
  • 2 adet yeşil taze soğan
  • 250 gram reyhan, tere, maydanoz, kekik, nane, radika, mor marul, dere otu karışımı
  • 300 gram havuç, domates, beyaz lahana, karnıbahar, kornişon, zerdali, biber turşusu
  • 1 adet küçük kırmızı biber
  • 50 gram kırmızı lahana
  • 1 adet turşuluk kırmızı pancar
  • 100 gram kırmızı turp, karpuz turp, japon turpu karışımı
  • Yarım çay bardağı sızma zeytinyağı
  • 1 çay bardağı ayçiçek yağı
  • 1 çay bardağı üzüm sirkesi
  • Yarım çay bardağı limon suyu
  • 2 çay kaşığı tuz


Pelenkoğlu Salatası :


Roka, küp domates, bol sarımsak, zeytinyağı, limon içerir. 

 Pelenkoğlu Ailesi'nin özel salatasıdır.










TATLI :


BALLI YOĞURT :Amasrada tatlı olarak balıktan sonra servis yaptıkları tatlıyı görünce çok şaşırdım. Ballı,Fındık parçalı ,nar tanelileri ile süslenmiş Manda yoğurdu .:) İnanılmaz değil mi Balıktan sonra Yoğurt  tereddüt etsek de 2.porsiyonu yememek için kendimizi zor tuttuk .Deneyin kesinlikle daha önce yoğurt yememişim diyebilirsiniz .Hem de yedikten sonra kendinizi suçlu hissetmeyeceğiniz  kadar sağlıklı bir tatlı .




DONDURMALI İRMİK HELVA :kendilerine özgü hazırladıkladıkları ikinci tatlı da dondurmalı İrmik helvası








Osmanlı Sultanlarına yaraşır Türk KAHVESİ : Amasraya gelip mis gibi Osmanlı Kahvesi içmeden geri dönerseniz çok şey kaçırmış olursunuz .Osmanlı kahvesi içmek istiyorsanız Merkezdeki Timur otelin hemen 2 yan binasında bulunan  Kahveevi_ ne gideceksiniz . Kahvenin hazırlanırken  içine konulan 7 çeşit özel kahve karışımından tutun da ,kumda pişirilmesine ,yanındaki el yapımı Karadutlu ,Karanfilli,Tarçınlı ,Zencefil osmanlı şerbetinden, kendi hazıladıkları Evi marka lokumlarına kadar hepsi aynı elden çıkıyor .Kendinizi çok özel hissediyorsunuz. @Kahveevi_'ini instagramdan takip edebilirsiniz. Kahveevi_'nin sahibi Ediz İğci gelen misafirlerine sadece 40 yıl hatırı kalır kahveler sunmuyor aynı zamanda kendi yaptığı Damla sakızlı ,sade , güllü , fındıklı lokumlarından ikram ediyor ..güzel sesi ve ekibiyle Amasrada Karaoke ve canlı müzik ziyafetleri sunuyor. Amasra bu anlamda çok şaslı bir belde.

























Alışveriş : Amasrada Çekiciler çarşısından hala devam eden solmayan zanaat Tel kırma örtüler 'den alabilrisiniz .Yine el yapımı Şimşir tahta kaşıklar olabilir.Amasra Belediyesinin kurduğu Kadınlar pazarından doğal ürünler alabilirsiniz. Yine Kalenin eteklerinden Ağlayan ağaça doğru çıkarken yolun sağına soluna kurulan tezgalarda Yaşlı teze ve amcaların sattığı reçellerden almalısınız .Neredeyse  40 çeşidi reçel var . Nane reçeli ve kırmızı biber reçelinde mutlaka tadın ..Unutmadan kırmızı dağ çilekleri kale boyunca yürürken harika atıştırmalık oluyor mutlaka alın harika bir Vitamin deposu .

30 Kasım 2017 Perşembe

Yazıyorr ,yazıyorrr.. !! .Ebru yine, yeniden yazıyor ....

Yazıyorr ,yazıyorrr.. !! .Ebru yine, yeniden yazıyor ....

Bu yıl Okan Üniversitesinde  Gastronomi Yüksek Lisansı yapmaya karar verdiğim an kendi  kendime hem dimağımı hem damağımı şenlendireceğim bir yıl olacak diye söz vermiştim .Bunun için de bir dizi liste yaptım bir tarafta okumam gereken kitaplar bir tarafta ise tadım yapacağım yerler ..

Okuma listemi okuldan hocalarım sayesinde belirliyorum sağ olsunlar her ders bir dizi kitap adı ile gelip işimi kolaylaştırdılar .:) Oldum olası kitap okumayı çok severim .Okuma hızımda fena değildir ama insanın okuma harici sorumlulukları olunca  okuma  hızı da yavaşlayabiliyor ..Nede olsa bir anneyim ve kızım da ilkokul 1.sınıfa başladı .İmdattttt modunda geziniyorum !
Bu yılı atlatabilirsek sırtımız yere gelmez :) Her ikimizin yeni okul başlangıçlarının üzerine  eşim'in yeni  iş  yoğunluğu  da eklenince hepimiz için  inanılmaz yoğun ve  hızlı akan bir yıl oluyor . Bu yıl beraberce hem okuyor ,hem de beraber tadımlar yapmak için küçük seyehatler  yapıyoruz .
Bazen İstanbul içi bazen istanbul dışı  tadım listesi  belirledim ve  çok heyecanlı olmaya başladı . Sizlerle bunları paylaşmak istiyorum.

Sosyal medyayı kullanmayı çok seviyorum özellikle  Instagram , whatsapp'dan  durum paylaşımları , Snapchat ,Foursquare  gibi programları aktif kullanıp paylaşırken aralarda takip eden eş , dost , arkadaşlardan gittiğim yerlerden , okuduğum kitaplardan , filmlerden çok soru almaya başladım .. Bende o zaman Ebru bireysel mesajları cevaplamak yerine otur yaz  belki faydalanan birileri  olur yada kimse okumazsa sen okursun dedim.:) Bu blog sayfasını    bir kaç yıl önce oluşturmuştum ama  uzun ömürlü oalmadı. Çünkü  blog yazmak ciddi disiplin ve zaman ayırmak gerektiriyor gerçekten zor. Ben düzenli yazmayı  beceremedim ,  zor geldi   ve bıraktım.  Bazen bir enerji patlaması yada eşimin gazı ile yazarım  diyerek başlıyorum ve yine yarım kalıyor umarım bu sefer öyle olmaz.  Çünkü zevk aldığım , mutlu olduğum şeyleri paylaşmak çok hoşuma gidiyor arkadaşlarım , dostlarım , tanıdıklar , tanımadıklar da aynı mutluluğu , hazzı , deneyimi yaşasınlar istiyorum . İstanbulda en değerli şey "Zaman." Örneğin ben birşeyler yapmak istediğimde , kısa zamanda karar verip uygulamam da  gerekiyor . Çünkü trafik , yoğunluk ,parkyeri ,maliyeti  vs... derken vazgeçebiliyorum .O an yapmak istediğim şeyi deneyimleyenlerin fikirleri benim için  çok önemli olabiliyor .Hemen bir göz atıp karar veriyorum  . Bloglar biraz bu işleri  kolaylaştırıyor . Bu vesile ile takip ettiğim yerli & yabancı blog yazarlarını eğilerek selamlıyorum ...Sevgili Bloggerlar öpüyorum o sihirli parmaklarınızı .:)

Siz de keyif alırsanız yazdıklarımdan arada yüreklendirin ki yazmaya gayret edeyim .Ebrucum bırak yüreklendirmeyi  okumaya bile vaktimiz yok diyorsanız ; Olsun, Kimse okumazsa ileride ben okurum kızım okur.

Sevgiler

Ebru
 

Gezdim-Pişirdim-Yazdım Template by Ipietoon Cute Blog Design